Neye niyet neye kısmet derler ya, bu günde benim için öyle bir gündü. Çin Seddi diye niyetlenip Passanger filmini izlemeye son anda karar kıldık ve bu kararımız bizi pişman etmedi. Görsel efektler, hikayenin ilerleyişi ve bağladığı son ile sizlere güzel anlar yaşatan Passanger benden tam puan almasa da hatrı sayılır filmlerin arasına girmeyi başardı.
Başrol de çok iyi tanıdığımız iki oyuncu var. Jennifer Lawrence ve Chris Pratt. Aynı zamanda çok kısa da olsa rol olan Laurence Fishburne abimizi görmekte bizleri memnun etti. Hikaye çok tanıdık. Evimiz Dünya mükemmel bir gelişim göstermiş, teknoloji hat safhalara ulaşmış ve yeni ev arayışları ile yolculuklar başlamış. Alaron'a doğru ilerleyen bu büyük gemide ki tüm mürettebat ve yolcular derin bir uyku içerisinde. Hedef noktaya varmadan 4 ay önce uyanmaları gerekiyor fakat bir şeyler ters gidiyor. Bir meteor bulutuna yakalanan uzay gemisi önünde ki güçlü kalkanına rağmen çarpan büyük bir meteorun etkisi ile hasar görüyor ve Chris abimiz oluşan aksaklık sebebi ile 90 yıl erken uyanıyor. İşte film burada başlıyor.
Karakterlerin öncesi ile alakalı fazla bilgi vermiyor film size. Tek yaptıkları o gemide olanları aktarmak ve duygu yağmuruna tutmak. Fakat fazla abartılmış bu durum. Karakterler ile ilgili bildiğiniz şeyler neredeyse hiç. Bir tamirci, babası gibi yazar olan maceracı bir gazeteci ve bir mürettebat lideri. Karakterlerden öğrendiğiniz tek şey bu. Koca filmde uyuyan yolcular ve robot barmen dışında sadece üç insan görüyorsunuz, onları da gerçekten tanıma şansınız olmuyor.
Chris Patt gibi bir oyuncunun olduğu filmde romantizmden ziya de mizahi yönlerde bulabiliyorsunuz. Kahkaha atmasanız da tebessüm ettiğiniz bir çok sahne var.
Gelelim çok salakça bulduğum yönlerine. 5.000 yolcusu olan bir gemide hedefe ulaşmanıza 90 yıl kala uyanıyorsunuz ve bunu öğrendikten sonra sırf barmen bir robot "Hayatını yaşa" dedi diye hiçbir şey olmamış gibi eğlenmeye çalışıyorsunuz. İçiyor, geminin içinde ki oyun alanlarında zaman geçiriyorsunuz. Bu gerçekçi olmamış. Samimi hiç olmamış. Evet, karakterin psikolojik çöküşüne şahit oluyoruz fakat daha bu şoku tam sindiremeden böyle şeyler yapması gerçekten çok salakça.
Kısaca uzayın endamı ile birlikte aşka ve nefrete tanıklık ediyor, meraklanıyor, heyecan duyuyorsunuz. Bilim kurgunun romantizm ile güzel bir birleşimi olmuş gerçekten.
Yorumlar
Yorum Gönder