Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Justice League

DİKKAT SPOILER . Uyarımızı da yaptığımıza göre; ah DC ah, söylenecek o kadar çok şey var ki. Nedendir bilmem, çıkardığınız hiçbir film gerçekten de sevilmedi, izleyiciler Justice League için "Heh işte bu sefer olmuş, becermişler" diyemedi. Büyük bir kitle Süperman ve Batman'i görmek için saçmalıklarınıza katlandı durdu ve bunun neden olduğunu da biliyoruz. Filmlerinizde niye istenilen etkiyi yaratamadığınızı... Çünkü Marvel'a yetişmeye çalışıyorsunuz. Maalesef kaçırdığınız bir nokta var ki oda; temeli sağlam atılmamış bir binanın çabuk yıkılacağı. Tamam Man Of Steel fena değildi fakat sonrasında gelen filmler gerçekten pek iç açıcı değildi. Hatta bana göre Wonder Woman'ın solo filmi, Justice League'den daha iyi yapılmış bir filmdi. Bunu söylerken kendimden emin bir şekilde söylüyorum çünkü ben Justice League izlerken bildiğiniz sıkıldım. Bir kaç sahne dışında film bomboş. DC'yi takip eden biri değilseniz Aquaman kim, Flash ne ayak hiçbir şey a

Ayla

Türk sinemasında böyle filmler görmek beni gerçekten umutlandırıyor. Dağ 2'den sonra bu seneyi böyle bir film ile kapatacağımızı sanmıyordum. Birileri hala iyi işler çıkarmak için uğraşıyor. Ayla basit dramatik öğelerden öte kurgusu ve aksiyon dolu sahneleri ile de sizi içine çeken harika bir film olmuş. Filmin eksik gördüğüm yanları elbette var fakat bu sizi filmden koparacak büyüklükte bir sorun çıkarmadığı için çok göze batmıyor. Kademe kademe gidelim isterseniz. İlk olarak karakterlere ve onların bize nasıl sunulduğuna bakalım. Çünkü film boyunca araya serpiştirilmiş küçük detaylar ile karakterler daha da derinleştirilmeye çalışılmış. Başarılı olmuş mu? Evet, bir yerde onları anlıyor, verdiği kararların onların nezdinde ne denli önemli olduğunu kavrayabiliyorsunuz. Başrolde çok sevdiğim oyuncu İsmail Hacıoğlu var. Ortaya çıkardığı oyunculuk ile ilgili kafanız da soru işaretleri bırakmıyor. Her bakışın da, mimiğinde hissettiklerini size iyi yansıtıyor. Çok abartı ve ya

Casuslar Kitabı

Kitap seçerken genel de çok seçici davranan biriyimdir. Malum büyük bir kütüphane ve yüzlerce kitap karşınızda olduğu zaman karar vermek zor bir durum. Bende biraz risk almak iyi olacak dedim ve daha hızlı kitap seçmeye başladım. Hızlı bir araştırmanın ardından  Casuslar Kitabı 'nı almaya karar verdim. İşin ucunda birde saatlerce okuyup hiçbir zevk almamak vardı. Kitabın adı içeriği hakkında bir çok fikir veriyor. Aksiyon, gerilim ve polisiye ağırlıklı bir roman olacağını tahmin etmekte hiç zorlanmıyorsunuz. Bense genelde bu tarz romanlardan uzak dururum çünkü aşırı detaylı anlatımı ile biraz kafa ağrıtırlar. Bu sefer bir farklılık olsun dedim ve iyi ki de demişim. Elime aldığım ilk anlarda beni çok derin bir dünyanın içine çekmeyi başardı. Evet, bir çok detay, isim mevcuttu kitap içerisinde. Bazen o kadar çok insandan bahsediyordu ki isimleri hatırlamakta zorlanıyordum. Yine de bunu o kadar önemsemedim. Çünkü benim için önemli olan hikayenin temelini sağlam oturtmaktı. Ya

OZ: Kansaslı Dorothy

Hepimiz çocukken Oz Büyücüsü 'nü duymuş, okumuş ve ya sinemaya uyarlanan filmlerini kesinlikle izlemişizdir. Bende kitabı elime ilk aldığımda kapağında ki kocaman OZ yazısından direkt olarak bu hikayeyi anımsadım. Detaylar çok net olmasa da kafamda bir iskelet canlanmıştı. Elbette ciddi ciddi kitapta bu eski masalın ele alınacağını bilmiyordum. Sadece isim benzerliği diye düşünmüştüm. Ki kitaba başladığınız anlarda da böyle düşünmeye devam ediyorsunuz. Her şey normal, ne büyücü var, ne de sıra dışı şeyler. Bir çiftlik, küçük bir kız, gaddar bir teyze derken sizi cidden dramatik ve kanlı bir hikaye bekliyor diye düşüncelere dalıyorsunuz. Sonra kopan bir fırtına her şeyi değiştiriyor. Kitap daha önce hiç duymadığınız, görmediğiniz ve hatta hayal dahi etmediğiniz bir şekilde Oz diyarını yeniden şekillendiriyor. Daha kanlı, daha acımasız bir dünya olarak okuyucuya sunuyor. Adam Fawer' a güvenerek aldım bu kitabı. Okurken asla sıkılmayacağımı bildiğim için aldım ve öyle de ol

The Big Sick

Bilirsiniz izlediğim filmler ile alakalı görüşlerimi paylaşmayı seviyorum ve bu filmi bir kaç ay önce izlememe rağmen hakkında hala bir şeyler yazmamış olmak beni gerçekten çok üzdü. Kendi kendimi üzdüm. Hayatımda şu sıralar  üzülecek bir şeyler olmadığından Allah'a şükür böyle gereksiz boş beleş şeylere kafa takıyorum bende. Neyse saçma sapan bir girişin ardından film hakkında konuşabiliriz. Hindistanlı Müslüman bir ailenin zeki ve komik çocuğu Kumail, stand up gösterisi yapan ve Uber ile yolunu bulan yakışıklı esmer bir kardeşimiz. Bu esmer kardeşimizin Emily ile tanışmasını, ailesinin görücü usulü getirdiği kızlardan kaçışını, ailesinin değerleri ile zıt düşüşünü harika bir şekilde hiç sıkılmadan izliyoruz. Filmin en büyük özelliği size birden fazla duyguyu yaşatıyor olması. Seviniyor, üzülüyor, gülüyor, "Ayy çok tatlı yha" moduna bile giriyorsunuz. Zaten izlediğiniz film size birden fazla duyguyu bokunu çıkarmadan güzelce sunabiliyorsa başarılı olmuş demektir.

Valerian and the City of a Thousand Planets

Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu hayal kırıklığı listeme eklenen yeni bir film oldu. Harika bir eleştirmen değilim. Filmler ile ilgili teknik detaylardan vs. anlamıyor olabilirim ama emin olduğum kesin bir şey var ki; bir filmde her şey görsel efekt ve aksiyon değildir. Eğer o film sizi içine çekebiliyor ve filmde ki karakterler ile bir bağ kurmanızı sağlıyorsa, yani empati yapabiliyorsanız, işte o film olmuştur arkadaşlar. Misal Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde Frodo'nun taşıdığı yükün ve o yükün getirdiği sorumlulukların seyirci de oluşturduğu etkiden bahsediyorum. İşte filme derinlik ve anlam kazandırmak budur. En güzel örneklerinden biri de bu olabilir. Rezil bir senaryo ve kendi içinde çelişen bir yapım sunarsanız, en küçük hata bile seyirciyi sizden koparabilir. Bu filmde sonlarda gerçekleşen, karakterin kendi ritmi ile girdiği çelişki ve hikayenin hiçbir can alıcı noktası olmaması beni gerçekten çok üzdü. Dark Tower'da olan şeyin aynısı burada da olmuş. Elinizd

Van Kedisi Sahibi Olmak

Merhaba dostlar, malum yaklaşık 5 ay önce bir kedi sahiplendim. Kendisini ılık bir akşam sanayi içerisinde tek başına dolanırken buldum. Daha gördüğüm ilk an kendime "Bu kediyi eve götürmeliyim" dedim fakat annesinden de ayırmak istemiyordum. Biraz besledik sevdik oynadık derken sağa sola bakıp annesini aramaya karar verdik. Zaten kendisi de ilk yanımıza aldığımız andan itibaren dikkatini hep sağa sola vermiş durumdaydı. Bir arayış içerisindeydi. Korkmuştu da. "Annesini arıyor herhalde" dedik. Araca binip sanayi de turlamaya ve annesini bulmaya karar verdik fakat hiçbir yerde yine onun gibi bembeyaz bir kediye rastlamadık. "Bırakalım belki annesi bulur" dedik ama gönlümüz el vermedi çünkü daha yanımıza aldığımız ilk anlarda sanayi de bulunan köpekler çevremizi sarmaya ulumaya başlamıştı. Daha da korkmuştu. "Şimdi bunu bırakırsak kesin parçalarlar" diye de şüphe de kaldık. Daha bizden kaçamamıştı nasıl köpeklerden kaçabilirdi ki? Hemen an

Oxygen Not Included

Oxygen Not Included uzay temalı bir koloni kurma oyunu. Oyunun arkasında ki ekip ise herkesin bildiği Don't Starve oyunu yapan abilerimiz. Zaten oyunda ki görseller Don't Starve'ı size hatırlatmıyor değil. Özellikle kopya dediğimiz, kolonide ki işçilerin spawn olduğu o alet! Oyuna ilk girdiğiniz de size üç adet kopya veriyor ve her kopyanın kendine ait özellikleri var. Yani bir karakterleri var. Kimisi çok atletik, kimisi iyi bir araştırmacı, kimisi harika bir madenci ve bunun gibi olumlu olumsuz bir çok şey daha... Çevrenizde ki materyalleri toplayarak enerji, gıda, tuvalet vb. ihtiyaçlarınızı karşılayarak kopyalarınızın hayatta kalmasını sağlıyorsunuz. İşte oyunda ki kilit nokta burada başlıyor çünkü bu kopyaları sağlıklı ve verimli kullanmak gerçekten çok önemli. Hasta olabiliyorlar, yorulabiliyorlar, strese girebiliyorlar ve tüm bunlar birbirini tetikleyen şeyler. Ayrıca oyunun önemli bir noktası daha var ki oda alt yapı. Enerji kullanımı, tesisat, depolama

Thor: Ragnarok

İlk kez bir Thor filmi iyi zaman geçirmemi sağladı. Önceki filmlere nazaran bu filmde karşımıza çıkan Thor oldukça renkli ve mizahi bir yapıya sahip. Hatta bir ara içine falan  Deadpool kaçmış sandım. Yani mizah konusunu baya bir zorlamışlar. Kahkahalara atmasanız da tebessüm ettiğiniz ve bazende gerçekten güldüğünüz bir kaç sahne var. Hikayemiz Marvel evrenini doğrudan etkilemese de kahramanımızı etkileyen bir çok şey gerçekleştiğinden bunların etkisini de diğer filmler de bariz göreceğimize eminim.  Ayrıca bu süper kahraman filmlerinde bolca görsel efekt ve aksiyonun ötesine geçilmediğinden, hayatınıza mana katacak, sizi filmden sonra başka bir adam haline getirecek ve ya ufkunuzu açacak yapımlar olmadığı hayli ortada. Gelelim Hulk ile Thor'un arasında gerçekleşen çarpışmaya. Multiplayer kanalını takip edenler film hakkında ki yorumlarını izlediyse aslında kanalda ki abilerimizin çok güzel bir detaya temas etmiş olduklarını göreceklerdir. Fragmanda bariz bir şekilde Tho