Ana içeriğe atla

Van Kedisi Sahibi Olmak


Merhaba dostlar, malum yaklaşık 5 ay önce bir kedi sahiplendim. Kendisini ılık bir akşam sanayi içerisinde tek başına dolanırken buldum. Daha gördüğüm ilk an kendime "Bu kediyi eve götürmeliyim" dedim fakat annesinden de ayırmak istemiyordum. Biraz besledik sevdik oynadık derken sağa sola bakıp annesini aramaya karar verdik. Zaten kendisi de ilk yanımıza aldığımız andan itibaren dikkatini hep sağa sola vermiş durumdaydı. Bir arayış içerisindeydi. Korkmuştu da. "Annesini arıyor herhalde" dedik. Araca binip sanayi de turlamaya ve annesini bulmaya karar verdik fakat hiçbir yerde yine onun gibi bembeyaz bir kediye rastlamadık. "Bırakalım belki annesi bulur" dedik ama gönlümüz el vermedi çünkü daha yanımıza aldığımız ilk anlarda sanayi de bulunan köpekler çevremizi sarmaya ulumaya başlamıştı. Daha da korkmuştu. "Şimdi bunu bırakırsak kesin parçalarlar" diye de şüphe de kaldık. Daha bizden kaçamamıştı nasıl köpeklerden kaçabilirdi ki? Hemen annemi aradım. "Anne bir kedi buldum çok küçük yalnız kalmış eve getiriyorum" dedim. Annem "Olmaz" falan dese de ben inatla götürdüm ve devamını zaten biliyoruz. Aradan 5 ay geçti Bulut ailemizin bir parçası oldu.

Şimdi bazılarınız "Yavru kediyi annesinden ayırdınız bence hiç iyi yapmadınız" diyebilir ama şartlar bunu gerektiriyordu. Sanayi gibi ortamlarda çalışmış bulunmuş kimseler orada köpeklerin ne kadar saldırgan, ne kadar hırçın olduğunu tahmin edeceklerdir. Bu masumun hele ki böyle tatlılıkta bir kedinin orada yalnız kalmasına gönlüm el vermediği için yanıma aldım. Fakat doğru konuşmak lazım. Eğer gerçekten annesini bulmak isteseydim kediyi bir kaç gecelik evimize alır, sanayi de aramaya devam eder belki de sonunda bulurdum. Ama elime aldığım ilk anda ondan ayrılmak istemedim. Korkmuş ve tedirgin bakışları ona karşı içimde ki merhameti daha da arttırmıştı. Bazen "Acaba seni annenden ayırdım mı?" diye düşünmüyor değilim. Belki de annesi bırakmıştı ve ya başına bir şey gelmişti ya da sadece yemek aramaya gitmişti bilemeyiz. Yani aklımın bir köşesinde onca geçen zamana rağmen bu düşünce duruyor. Yine de vicdanım bir yandan rahat.

Annem onunla inanılmaz ilgilendi. Temizlediler ve daha ilk gece bitlerinden ayıkladılar. Evde bulunan bit ilaçları ile güzelce yıkadılar. Besledik ve odama koyduğum minderi onun için yatak olarak hazırladık ve o gece bir şey daha fark ettik. Kedinin gözleri renkliydi. Tam emin değildik yani bir gözünde koyuluk vardı diğeri de açıktı hatta ilk başlarda "Kör mü acaba bir gözü?" diye düşünmedik değil. Sonra ilk gecenin ardından doğan güneş ile beraber gözlerinde ki harika detayı fark ettik.
Van kedisi.

Başlar da biraz tedirgin olmadım değil sonuçta ilk kez evde bir hayvan beslemeye karar vermiştim ve nasıl olacak, neler yapmam gerekiyor tam olarak bilmiyordum. Özellikle bahsettiğimiz hayvan kedi olunca işin rengi daha da değişiyor. Kediler ve köpekler arasında bariz bir fark var. Köpeklere neyin yanlış, neyin doğru olduğunu öğretebilirsiniz ama bir kediye istemediği bir şeyi kolay kolay yaptıramazsınız. Eğitemezsiniz. Kısaca onun gerçekten sahibi olamazsınız. Ona eviniz de yer açmış birisiniz siz sadece. Karakteristik yapıları var. Cinslerine göre sevip sevmediği şeyler var.

Tüm bunları göz önüne aldığınız da bu hayvana sadece suyunu yemini ver gerisini boşver olmuyor. Sonuçta eğitemediğimiz bir canlıyı iyi idare etmeniz gerekiyor. Ayrıca kedilerin güvenini kazanmakta çok önemlidir. Ağaç yaşken eğilir misali ne yaparsanız ileri de size misli ile geri dönecektir hepsi. Misal ben oğlumu sürekli elimle ve ayağımla oynattım. Şimdi öyle alıştı ki el ve ayağa, ortada hiçbir şey yokken bir anda ayağınıza atlayıp sizinle oynamak istiyor. Bu alışkanlığı ona biz kazandırdık. Ki bilirsiniz kediler oynarken ısırmayı, yalamayı sever. Bir anda ayağınız da dişlerini hissetmekte her zaman hoş olmuyor.

Neyse, mamasını aldık. Kumunu aldık derken günler geçmeye başladı. Ben de bu sırada internette bazı araştırmalar yapıyorum. Van kedisi ile ilgili ne öğrenebilirsem öğrenmeye çalışıyorum. Zaten zamanla sizde kedinizin neleri sevip neleri sevmediğini vs. öğreniyorsunuz.

Kucağa alınmaktan hiç hoşlanmıyor. Kendisini asla gelip sevdirmiyor ve sevdiğimiz zaman da genellikle bizden uzaklaşıyor. Sadece uykuya daldığı zamanlarda sevebiliyoruz. Bize sokulup uyumayı çok seviyor. Sıcaklığımızı hissetmek ona iyi geliyor. Fakat bunun yanında bazı sorunlarda geliyor. Tamam kedimin benle uyumayı istemesi çok güzel de gelip kucağım da falan yatmıyor bu hayvan. Bacaklarımın arasına giriyor. En sıcak bölgeye geçiyor oraya kendini sıkıştırıyor. Malum siz uykuya dalıp hareket ettiğiniz de hayvanın üstüne çıkabiliyorsunuz. Ben kaç kere bacağımı onun üstüne attığımda uykudan uyandım. Tedirgin de oluyorsunuz.


Genellikle size yanaştığı tek zaman siz mutfakta bir şeyler yediğiniz zaman oluyor. Özellikle annem tezgahta yemek hazırlarken kadının bacaklarının arasında gezinip sürtünüyor, "Her ne yapıyorsan bana da ver" diyor. Bariz bir şekilde yıkanmayı çok seviyor. Defalarca banyoya girenlerin peşinden gidip sürekli miyavladı. Malum onlarda dayanamayıp hayvanı yıkadı ki oldukça da temiz bir hayvan ve hijyene çok önem veriyor. Şansıma da benim annem gibi bir kadına denk geldi. Evi günlük süpüren bir sahibi olunca tabi oda oldukça rahat.

Tuvalet konusunda diğer kediler ile aynı. Çok sık tuvalete çıkmıyor. Kumu dışında hiçbir yere yapmadı bu güne kadar. Hiçbir zaman da pis kokmadı. Kötü koku almadık kendisinden. Sürekli aynı kum türünü kullanıyoruz. "Kristal kum" ve elimizden geldiğince kumu temiz tutmaya çalışıyoruz. Sürekli farklı kum kullanmak ve kumun içinde ki "pislikleri" temizlememek kedinizin hoşuna gitmeyecektir. Bu sadece bu cins için değil, genel anlamda geçerli bir durum.

Gelelim geçenlerde yaşadığımız bir kıskançlık krizine. Yaşadığımız yer şehir merkezinden uzakta izve bir yer. Çevremiz de çok fazla kedi, köpek, tavuk ve ördek dahi var. Normal burada bu kadar hayvan olması. Geçenlerde bir köpek doğum yapmış annemde acımış onları bizim bahçede beslemeye falan başlamış. İki yavrusu olan bu köpek bir gün diğer yavrusunu bırakıp ortadan kayboldu. Bizde bu daha yeni doğmuş küçük yavruya yuva tarzı bir yer yapmaya çalıştık ama hava oldukça soğuk. Akşam da bir fırtına koptu dışarısı inliyor. Anneme köpekten bahsettim. Dışarı da tek hava soğuk dedim kadın direkt indi. Yavrum bizi görür görmez ağlayarak üzerimize geldi zaten. Hemen aldık bunu eve tabi bu sırada Bulut salonda yatıyor. Bunu yıkadık, güzelce kuruttuk besledik. Çatıdan gittim bir karton aldım büyükçe içine minder gazete falan attık "Bari bir kaç gece bizde kalsın bir çözüm buluruz" diye düşündük. Fakat asıl merak ettiğimiz Bulut'un nasıl tepki vereceğiydi.

Aynı günde Bulut'u veterinere götürmüş, tırnaklarını kestirmiş, iç ve dış parazitleri temizlemek için aşı yaptırmıştık. Oda bu yüzden gün boyu halsiz de hatta biraz etkilenmiş ve korkmuş olmalı ki uyuduğu zaman salyasını akıtıyordu. Salya da basit bir şey gibi dursa da aslında bir kedinin salya akıtması normal değil fakat travmatik şeyler de buna sebep olabildiğinden biz çok korkmadık. Yine de aynı gün veterinere gidip sorduğum da "Kusarsa getirin" demişti. Ki kusmadı şükür.

Neyse bunu uyuduğu yerden aldım kucağıma, annem mutfakta köpeği havluya sarmış seviyordu o esnada. Kucağımda tutuyorum tabi atlar falan diye ne olur ne olmaz. Çünkü daha önce de eve misafir olarak gelen bir köpeğe hiç iyi tepkiler vermemiş, ilk saldırgan tepkiyi gösteren Bulut beyefendi olmuştu.


Kucağımdan yavaşça uzanıp annemin kucağında duran yavru kediyi koklamaya başladı. Şimdilik bir tepki yok diye sevindik. Belki evde kalmasına "İzin verir" diye umut ediyorduk. Evet, evde onu beslemek için Bulut'un onayı gerekiyordu. Ne oldu dersiniz? Bizimkisi dişlerini gösterip tısladı. Bende hemen geri çektim. Sevmediği açıktı. Aldım salona geri bıraktım tabi biz şaşırdık biraz. Ama sorun sadece köpeğe tıslaması değildi. Bize de tıslamaya, bizden uzaklaşmaya başlamıştı. Yaklaşmamıza izin vermiyordu. Sinirlendirmiştik onu. Bulut'u ilk kez böyle gördüğümüzden hem tedirgin olmuş, hemde üzülmüştük. Hızlı bir araştırma ile kedilerin kıskanç olabileceğini öğrenmiştim fakat aklımda bazı soru işaretleri vardı. "İnşallah bu durum uzun sürmez?"

Şanslıyız ki bulunduğumuz apartmanın alt katında bize ait bir dükkan var. Oldukça da sıcak bir yer. Depo olarak kullanıyorduk biz orayı. Köpeği oraya indirdik, ona güzel bir yer hazırladık, mamasını suyunu koyup eve geri çıktık. Bulut'a yaklaşmayı deniyor, gönlünü almaya çalışıyorduk. Anneme "Kucağına alma bir süre yaklaşma" desem de kadın üzülüyor, kucağına alıp sevmeye çalışıyordu fakat Bulut çok sinirli tepkiler veriyor hatta tırnak atmaya çalışıyordu. Bizde o gece yaklaşmama kararı aldık. Bulut'ta zaten salonda ki yemek masasının altına girip sandalyelerin üzerine saklanmış, bizden gizleniyordu. Ortalığa hiç çıkmaya da niyeti yoktu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes uyumuşken bu olduğu yerden çıktı ve bana doğru baktı. Bende uzanmış televizyona bakıyordum. Onunla konuşmaya başladım. Bir bebekle konuşur gibi. Benden gözlerini hiç ayırmadan bir süre dinledi. Ben susunca bana bakmaya devam etti. Acaba şuan benimle oynar mı diye elimi ona gösterip sonra gizliyordum. Dikkatini çekti ve elimi yakalamaya çalıştı. Sonra başını okşadım ve "Tamamdır" dedim. Çok geçmeden yanıma çıktı ve bacaklarımın arasına yerleştirdi kendini. Normalde bu pozisyonda severdim ama fazla sıkmak istemiyordum. Yavaş yavaş alıştıra alıştıra yaklaşmak en iyisiydi.


Diğer gün tekrar okul için kaldığım yurda döndüğümde bile annemi sık sık arayıp Bulut'un ruh halini soruyordum. O gecenin ardından düzelmişti. Buda bize önemli bir şey öğretti ki kediler gerçekten güçlü bir iradeye sahip. Sizin evcil hayvanınız olmuyorlar, ailenizin bir parçası haline geliyorlar. Evinizi ona göre dekora ediyorsunuz. Kırıp dökeceği şeyleri kaldırıyor, onu rahatsız edebilecek şeyleri ortadan kaldırıyorsunuz ve bir süre sonra o size değil, siz ona ayak uydurarak yaşamaya başlıyorsunuz.

Ayrıca kediler için nankör deseler de bu bence yanlış anlaşılan bir şey. Kediler köpekler gibi eğitilebilen canlılar değil. Buda güçlü bir iradenin göstergesi. Sokakta büyümüş kediler için ise daha fazla geçerli. Onlar için hayat daha zor. Hep kovalayan köpekler, saldıran veletler, yemek bulma sıkıntısı onları daha da tedirgin hale getiriyor ve kimseye güvenmiyorlar. Tek istedikleri günü kurtarmak. Yavru iken aldığınız bir kedi de durum daha farklı. Basit bir misal. Bir keresinde dış kapıyı açık unuttuk. Buda dışarı çıkmış ve bizde fark etmedik. Bir yerden miyavlama sesi geliyor ama nereden anlamıyoruz. Dış kapıyı bir açtık bu kapıda miyavlıyor.

Hayvan adeta "Beni içeri alın niye bıraktınız" diyor. O gün bu olan şeye hem çok gülmüş, hemde sevinmiştik çünkü bizi, evini benimsemiş olduğunun göstergesiydi bu. Tabi büyüdükçe cesareti artıyor. Şuan oturduğumuz evde dış kapı açık oldu mu hemen atlıyor dışarıya. Apartmanın içinde gezmeyi çok seviyor ki zaten apartmanda iki daire var. Öyle büyük bir apartman değil. Balkona çıkıp dışarıyı izlemeye bayılıyor. İstese aşağıya çok rahat inebilir çünkü birinci kattayız ve balkonun her bir yanı ağaçlar ile sarılı ama o hep izlemekle yetiniyor.

Huh! Uzun bir yazı oldu ve yazarken biraz yoruldum. Neyse, kedi beslemek, sahiplenmek isteyen kimseler için güzel bir yazı olduğunu düşünüyorum tabi burada bahsettiğimiz kedi bir VAN KEDİSİ bunu asla unutmayın. Her kedi cinsi birbirine benzemez. Van kedileri oldukça zeki, sahibine karşı hassas olan hayvanlardır. Tek kötü yanları onu sevmeniz için fazla can atmıyorlar. Kucaktan pek haz etmiyorlar. Şu şekilde algılamayın yani hiç mi sevdirmiyor, sevdiriyor ama çok kısa bir süre. Eğer uzatmaya devam ederseniz sizden kaçmaya başlıyor. Belki bu yaşı ilerledikçe değişebilir. Şuan tahminimce 7-8 aylık. Daha küçük. İnşallah uzun yıllar daha bizimle olacak.

Başka yazılar da görüşmek üzere.

Yorumlar