İlk bölümü bile sonuna kadar izlemedim çünkü öğrendim ki bu kitaptan tam 65 bölümlük bir dizi çıkarmışlar. Dizi merkezine köprüyü alsa da senaristler sanırım ana kahramanlarımızdan biri olan Vali'nin ve köprünün etkilediği diğer hayatları da çok detaylı işlemişler. Buda eminim gerekli gereksiz bir çok mesele ortaya çıkarmıştır. Ben o yüzden diziyi bırakıp kitaba geri döndüm.
Ana kahramanımız Erzincan Valisi'dir. Valimiz halkçılık ilkesini bizzat yaşayan ve çevresinde ki çalışanlara da bunu yaşatması için ağırlığını koyan biridir. Devletin milletin hizmetkarı olduğu gerçeğini büsbütün kabullenmiş birisidir. Tüm derdi tasası bu devletin her bir ferdine hizmet edebilmek, ulaşabilmektir. Bu yüzden köprünün yapılmasında emeği büyüktür. Çünkü ona göre "Ulaşamadığımız yer bizim değildir." Nehrin diğer tarafında PKK baskınına uğrayan köyler, yanan evler, hastasını hastaneye ulaştıramadığı için ölen onlarca insan vardır. Tüm bu olanların sebebi ise Fırat'a bir köprünün yapılamaması, ortaya çıkan ulaşım sıkıntısıdır. Tüm bu köprü sürecini başlatan da doğum yapmak üzere eşini hastaneye yetiştiremeyen, nehir kıyısında doğum yaparken eşi ölen ve bebesi ile baş başa kalan Bayram'dır. Kısaca kuru samanı ateşe veren olay budur.
Kitap ilk bakışta size "sıkıcı" gibi gözükebilir. Köprü'yü de sakın ha tarih kitapları ile bir tutmayınız. Onu da belirteyim. Sürekli tarih ve isim verip şu oldu, bu olmadı diyen bir kitap yok karşımız da. İsmet İnönü'nün Cumhuriyet dönemi aldığı kararları bile irdelerken Vali ile arasında ki hayali konuşmalar o kadar güzel işlenmiş ki, ben hiç sıkılmadım. Sürekli "ne olacak ne bitecek" diye okumaya devam ettim.
Daha da fazla detay vermek istemem. Okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder